NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى
يَعْنِي
ابْنَ
سَعِيدٍ عَنْ
زَكَرِيَّا حَدَّثَنَا
عَامِرٌ عَنْ
جَابِرِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ
بِعْتُهُ
يَعْنِي
بَعِيرَهُ
مِنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَاشْتَرَطْتُ
حُمْلَانَهُ
إِلَى
أَهْلِي
قَالَ فِي
آخِرِهِ
تُرَانِي إِنَّمَا
مَاكَسْتُكَ
لِأَذْهَبَ
بِجَمَلِكَ
خُذْ
جَمَلَكَ
وَثَمَنَهُ
فَهُمَا لَكَ
Câbir b. Abdullah
(r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Onu -devesini kastediyor- Rasûlullah
(s.a.v.)'e sattım, fakat ailemin yanına varıncaya kadar üzerine yük yüklemeyi
şart koştum. -Ravi hadisin sonunda şöyle der-: (Rasûlullah (s.a.v.) Medine'ye
gelince;)
“Deveni alıp götürmek
için mi akid yaptığımı zannediyorsun? Deveni de, parasını da al, onların ikisi
de senin" buyurdu.
İzah:
Buharî, vekâlet, buyu';
Müslim, müsâkât; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât; Ahmed b. Hanbel, III, 299.
Hadisin diğer
kaynaklardaki rivayeti buradakinden daha uzun ve oldukça farklıdır. Buharî'nin
bir rivayeti ile Müslim'in rivayetinde Hz. Nebi'in, deveyi bir ûkıyye gümüşe,
İbn Mâce'-nin rivayetinde ise 20 dinar altına satın aldığı söylenmektedir.
Ayrıca Buha-rî ve Müslim'in rivayetlerinde; devenin geride kaldığı,
Rasûlullah'ın Câbir'-ın yanına gelerek deveye bir kamış vurup onu
hareketlendirdiği kaydedilir.
Rivayetlerin bir
kısmında bulunup bir kısmında bulunmayan başka şeyler de var; ancak biz
bunların hepsini aktaracak değiliz. Arzu eden hadisin tah-ricinde işaret
ettiğimiz yerlere bakıp, rivayetler arasındaki farkı görebilir.
Hadiste açıkça görülen
konu; Câbir b. Abdullah'ın devesini satıp, Medine'ye kadar yükünü yüklemeyi
şart koştuğu ve Hz. Nebi Efendimizin buna razı olduğudur. Bu hal; hadisin,
şartlı satışı yasak eden hadislerle çelişkisine sebep olmaktadır.
Hattâbî; bu hadisteki
şartı, Rasûlullah'ın kabulünü ve Medine'ye varınca hem deveyi hem de parayı
iade etmesini şu ihtimallerle izah eder:
"Hadisin
rivayetleri arasında oldukça fark var; Şu'be'nin Muğîre'den, onun Şa'bî'den ve
Şa'bî'nin de Câbir'den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.); satın
aldığı deveyi Medine'ye kadar Câbir'e iâreten (iğreti olarak) vermiştir. Bu
rivayetin lafzı şu şekildedir: "Ben devemi Hz. Peygam-ber'e sattım, o da
Medine'ye kadar yük taşımam için bana iare olarak verdi." Bu; devenin
satışı esnasında şartın bulunmadığını gösterir. Ayrıca, Câ-bir'in deveye yük
yüklemesinin Hz. Nebi'in ona bir va'di olabilir. Akid esnasında şart
koşulmamışsa, sonradan yapılan vaadlerin akde hiçbir zararı dokunmaz. Hadisin;
satışta şart varmış gibi rivayet edilmesine sebep, Hz. Nebi'in deveyi iare
olarak vermeyi va'detmesidir. Efendimizin va'di-ne muhalefeti düşünülemeyeceği
için, sanki o şart yerine geçmiştir. Üstelik Câbir'in bu deve satma hâdisesi
düşünüldüğünde; Hz. Nebi'in, alışverişte gözetilecek şartlara riayet etmediği
görülür. Meselâ, malın teslim ve tesellümü gerçekleştirilmemiştir.
Rasûlullah'ın bu muameleden maksadı Câbir'in devesini almak değil, ona yardımcı
olmak, ona menfaat sağlamaktı. Deve alışverişini bu maksadına kalkan etmiştir.
Onun için işi pek sıkı tutmamıştır. Medine'ye varınca hem deveyi hem de parayı
verince; "Sen, deveni alıp götürmek için mi alışveriş yaptığımı
zannediyorsun?" buyurması da bunu gösterir."
Hattâbî, bu sözleriyle;
hadisin akit esnasında koşulan şartların muteber olduğuna delil
sayılamayacağına işaret ettikten sonra, içerisinde şart bulunan satışlar
konusundaki görüşleri verir.
Şimdi de satış
esnasında ortaya atılan şartlarla ilgili görüşlere geçelim. Tafsilata girmeden
önce, mezheplerin satış esnasında koşulan şartla ilgili görüşlerini topluca
verelim, sonra da Hanefî mezhebine göre bazı ayrıntıları ele alalım:
Hattâbî'nin
belirttiğine göre; akid esnasında koşulan şart; Hanefî ve Şâfiîlere göre akçiin
bâtıl -ya da fasid- olmasını gerektirir. Hanbelîlerde; şart da, akid de
sahihtir. Mâlikîlcr, şartın sağladığı faydaya itibar ederler. Fayda fazla ise
akidde şart koşulması mekruh, az ise caizdir. Mesela, bir hayvanını satan kişi,
kısa bir mesafeye kadar binmeyi şart koşarsa bu satış ve şart caizdir. Uzak
bir mesafeye kadar binmeyi şart koşarsa mekruhtur.
Alışverişteki Şartlar:
a) Akde başlamadan önce
veya akdin bitiminden sonra koşulabilir.Eğer alışveriş akdi, bu şarta
bağlanmazsa akid sahihtir. Bu şart mücerred bir va'd mahiyetindedir. Ali
Haydar, Mecelle'nin 189. maddesini şerhederken şöyle der: "Bilinmelidir
ki, akidden sonra koşulan şart, akdi ifsad eden şarta ilhak edilerek
alışverişi ifsad etmez... Nitekim, taraflar akidden önce fasid şartı
zikrettikleri halde, akid esnasında zikretmeyerek satışı yaparlarsa, bu akid
şart üzerine bina edilmedikçe fasid olmaz."
b) Alım satım akdi
yapılırken koşulabilir. Bu şekilde yapılan alışverişleri fakihler üç kısma
ayırırlar:
I- Hem şart muteber
olur, hem de alışveriş sahihtir.
II- Şart geçersiz,
alışveriş sahihtir.
III- Alışveriş
fasiddir.
Şimdi sırayla bu
şıkları ele alalım:
I- Alım satım akdinin
gereği olan, yani şart koşulmasa bile satış sebebiyle lâzım olan şartla; akid
sahih, şart muteber olur. Meselâ, satıcının parayı alıncaya kadar malı elinde
tutmayı şart koşması bu kabildendir.
Alım satım akdinin
gereğini te'yid eden şartla da akid sahih, şart geçerlidir. Satıcının,
alacağına karşılık rehin veya kefil istemesi gibi.
Alım satım akdinin
gereği olmasa veya onun gereğini te'yid etmese bile, halk arasında umumi Örf
halini alan şartlar da istihsânen muteber görülmüş ve bu şartın alım satım
akdini ifsad etmeyeceği kabul edilmiştir. Penceresine cam satın alan kişinin,
satıcının camı takmasını şart koşması; kömür alanın, kömürün eve taşınmasını
şart koşması bunun misâllerindendir. Mecelle'nin 186, 187 ve 188. maddeleri bu
konuda düzenlenmiştir.
II- Taraflardan
hiçbirisine menfaat sağlamayan bir şartla yapılan alım satım akdi sahihtir.
Fakat şarta itibar edilmez. Yani şart fasiddir. Bir kimsenin, başkasına
satmamak veya otlakta otlatmamak şartıyla bir hayvanı satması bu türdendir.
Mecelle'nin 189. maddesi bu şartla ilgilidir.
III- Alım satım akdini
ifsad eden şartlar:
Ali Haydar Efendi; alım
satım akdini ifsad eden şartları dört maddede toplamıştır:
1) Akdin gereği
olmayan, örf halini almamış, esasen meşru olmayan, akdin gereğini teyid etmeyen,
ama taraflardan birisine menfaat sağlayan şart. Bu şartla yapılan bir alım
satım akdi fasiddir.
Meselâ, müşterinin
satıcıya borç para vermesi, bir şey hibe etmesi gibi bir şartla yapılan satış bu
türdendir. Bu hadiste söz konusu edilen deve satışı da bu şıkka girer.
2) Bulunmasında garar
(aldanma) ihtimali olan, başka bir deyişle bulunup bulunmadığı tam olarak
tesbit edilemeyen şart. Hayvanın gebe olması şartıyla satılması böyledir.
3) Ayn olan bir mal
veya ayn olan bir semen (bedel)de, vadenin şart koşulması. Bir kimsenin;
"Şu katırımı şu beş kile buğday karşılığında bir ay veresiye olmak üzere
sana sattım" deyip, müşterinin de kabul etmesi buna misâldir.
4) Alışverişte daimî
bir muhayyerlik veya fahiş bir cehaletle bilinmeyen bir zamana kadar muhayyer
olmak şartıyla yapılan alım satım akdi. Alıcı veya satıcıya ömrünün sonuna
kadar, ya da birkaç aylığına veya rüzgâr esin-ceye kadar akdi feshetme şartı
koşularak yapılan alım satım akdi de bu şıkkın misâlidir.
Şart muhayyerliği,
müddet itibariyle dört çeşittir:
a) Muhayyerlik mutlak
olur. Yani bir zamanla kayıtlanmadan, "Benim muhayyerlik hakkım var"
demek.
b) Şart ebedi olur.
"Ölünceye kadar muhayyer olmam şartıyla sattım" demek gibi.
c) Muhayyerlik müddeti
bilinmez. Yukarıdaki misâlde olduğu gibi, birkaç ay muhayyer olmayı şart
koşmak.
Bu üç şıkta bildirilen
şekillerdeki bir şart akdi ifsad eder.
d) Belli bir vakit
müddetince muhayyer olmak şartıyla satış. Meselâ, Haziranının 15'ine kadar
muhayyerim" demek gibi.Bu şartla yapılan alım satım akdi sahihtir.
Alım satım akdi
esnasında şart koşulan şeyin akdi ifsad edip etmemesi konusunda verdiğimiz
bilgiler, çerçeve bilgilerdir. Fıkıh kitaplarının ilgili bölümlerinde çok
geniş izahat vardır. İsteyen oralara başvurabilir.
Bu konuya Hattâbî'nin
Abdü'l-Vâris b. Saîd'den rivayet ettiği bir hâdiseyi aktararak son vermek
istiyoruz:
Abdü'l-Vâris şöyle
anlatır:
"Mekke'ye
gitmiştim. Ebû Hanîfe, İbn Ebî Leylâ ve ibn Şübrüme'yi orada buldum.
Ebû Hanîfe'ye; bir şart
koşarak mal satmanın hükmünü sordum.
Satış da, şart da
bâtıldır, dedi.
Sonra İbn Ebî Leylâ'ya
gidip, aynısını ona da sordum.
Satış caiz, şart bâtıl,
karşılığını verdi. Daha sonra da İbn Şübrüme'ye gittim, ona da sordum. O ise:
Şart da satış da
caizdir, dedi.
Şaştım, fesübhanallah!
dedim. Üçü de Irak fakihi; bir meselede ihtilâf halindeler. Tekrar Ebû
Hanîfe'ye gelip olanları anlattım.
Ben onların dediklerini
bilmem. Amr b. Şu'ayb bana, babası vasıtasıyla dedesinden; Rasûlullah'ın
şartlı alışverişten nehyettiğini rivayet etti. Onun için satış da şart da
bâtıldır, dedi.
İbn Ebî Leylâ'ya gelip,
olanları ona da anlattım. O da şu karşılığı verdi:
Onların ne dediklerini
bilmem; Hişâm b. Urve, bana babası vasıtasiy-îa Hz. Âişe (r.anha)'nm şöyle
dediğini haber verdi: Rasûlullah (s.a.v.) bana Berîre'yi satın alıp azad etmemi
emretti ve, "Velâyı ailesi için şart koş" buyurdu. Demek ki,^atış
caiz, şart bâtıldır.
Bu sefer de İbn
Şübrüme'ye gidip, olanları anlattım,
Ötekilerin dediklerini
ben bilmem. Bana Mis'ar b. Kedâm, Muhârib b. Dîsâr vasıtasıyla Câbir b.
Abdullah'ın şöyle dediğini haber verdi: "Ra-sûllullah (s.a.v.)'a bir deve
sattım. Benim Medine'ye kadar yük yüklememi şart koştum." O halde şart da
satış da caizdir, dedi."
Bu hâdise gösteriyor
ki, şartlı satışlar konusundaki farklı görüşlerin her birinin dayandığı bir
delil mevcuttur. Şüphesiz birbirleri ile çelişkili gibi görünen bu hadislerin
te'lifi yapılmıştır. Nitekim bunlara, hadis izah edilirken temas edilmiştir.